27 Ocak 2011

YARIM SAYFA

" Hayatımda hiçbir şey yok" diye başladı cevaba. Devamında ne yazsa, durumun vahametini ilk cümle kadar etkili anlatamayacaktı. Olanın farkına varamama ihtimalini hep cebinde saklayarak sayıkladı; Hayatımda hiçbir şey yok...

Bu karmaşayla başladı eski dostla muhabbete. Uzun uzun dinledi. uzun uzun hayatta yol alan dostunun duyduğu hazzı görerek dinledi; Evliliğini, eşini, çocuklarını, sürekli terfi ettiği işini en süslü kelimelerle anlatıyordu karşısında. Onun aklında hep aynı cümle yankılanıyordu; hayatımda hiçbir şey yok...

Yeni fark etmedi durgunluğunu, yeni fark ettiği bu durgunluğun vahametiydi. Üstelik gün geçtikçe yalnızlaşıyordu. Hayata birlikte başladığı, ilk arkadaşlarıyla kalıyordu gün geçtikçe; aynı dili konuşamadığı ilk arkadaşları...

Dost muhabbeti sonrası mutlu bir hayatı resmedebilecek kadar doluydu, mutlu bir hayatı resmedebilecek kadar dinlemişti onu. İçtiği sigara ve çayın acısına, yeni yaktığı sigarası ve resminde kendine yer bulma fikri eşlik ediyordu. Sonra hava sisli, soğuk ve kirliydi...

Ve hayatında hiçbir şey yoktu...

İşte uzun zaman beynini kemiren düşünceler bu kadardı. Son zamanları yarım sayfalık, ve durmadan tekrarlanan birkaç cümle kadardı...


gereksiz adam

15 Ocak 2011

SÜREKLİ KONUŞUP, HEP SUSUYORDU

Saçı kısa, aklı muamma cinsiyetsiz.
Güneşe bakan camın, sahte çiçeği.
Albenisi, güzelliği ve bütün sahteliğiyle
Soğuk, kibirli ve yalnız eski kaldırım çiçeği..

Sonrası yok, şuurun sorgulanmadığı zamanlarda üşüşen bu kelimelerin. Sabahtan beri, sabit olmayan aralıklarla aklıma düşen ilk cümlenin, zorla çekip ancak bu kadarını çıkartabildiği bir dörtlük. 

Günlerden cumartesiydi. Uzun zaman sonra evinin önündeki elektrik direğine takılan sokak lambası, gece bahçesine bahar havası verse de eski zamanları yakalayamıyordu. Son zamanlarda ki en büyük keyfi; sigarasını bu manzara karşısında içmekti. 
Ve hep şikayetçiydi;

Suskunum
Çok konuşuyorum
Mutsuzum
Çok mutluyum
Neden mutluyum?
Neden mutsuzum?

Baharın kendisi de gelse değişmeyeceğini bile bile, son zamanlarda ki en büyük keyfi; sahte bahar manzarasına karşı sigarasını içmekti. Sonrası alabildiğine konuşup, çok suskun hissediyordu kendini. Sonra eski hayalleri de yoktu, başka şehirlere gitmeyi istemez oldu çok zamandır. İçinde bulunduğu hali bilmiyordu ki beğenisi hakkında yorum yapıp, çıkış yolu arasın. 


Öyleydi işte; sürekli konuşup, hep susuyordu önceki yazısında ki gibi...

gereksiz adam

14 Ocak 2011

......

Çok asi bu sessizlik çok. Akmaya çalıştığım yeni mecralar da bozmadı suskunluğumu. Şu ara alabildiğine konuşup, hep susuyor gibi hissediyorum kendimi.

Ve bir gün hayallerimin beni tenhada kıstırıp alt etmesinden korkuyorum. Galibi belli olan bir sanal-gerçek kavgası....


gereksiz adam

10 Ocak 2011

HIMSSS

Neden yorumlara cevap yazarken (@) işareti kullanıyorum?
neden?
neden?
neden?

-kaplumbağa deden...

Çok büyük çıkmazlarım, aymazlarım, kaygılarım, kaygısızlarım, inlerim, outlarım, oto parklarım, outletcenterlarım, avmlerim var.

Bir de;

.nasılsın
-burnun kapıya kısılsın diyesim var.

İyi geceler ve Mustafa Ceceler' i bu gece, bu kadarın üstüne ağır kaçar diye yarına saklıyorum ve taşıma suyla döndürüyorum değirmenimi.

hişşşş, kimse duymasın;

hırsızlar dolaşıyor hırsızlar
para koyarlar cebine ruhunu çalarlar oğlum senin.
plastik bunlar yaşamıyorlar
üstüne sürerler pisliklerini
artıklarını sarkıklarını oğlum senin..
anasını satarlar melodinin dinin dinin nini*

saygılar...


gereksiz adam

*yaşar kurt: hırsızlar

3 Ocak 2011

HAYDEEEEEEEE

Geniş kitleler elem, keder ve acıya gark etmişler kendilerini. Bu kısa süreli hastalığım yoğun bir duygu pırtlamasına, sevgi pıslamasına, acı pörtlemesine vesile olmuş; üzüldüm. Sabah ilk işim basın danışmanımı arayıp, borsa güne başlamadan konuyla ilgili toplumu ferahlatacak haberler vermesini istemek oldu. Bi baktım basın danışmanım yok, beni tınlayan bi borsa da yokmuş meğer, meğerse ben bi kakılmış, bi itilmişin tekiymişim. Allah' m ne elem. Zaten bir kırmızı donu bile bana çok gördülerrrr.....

Neyse efem pazartesi pazartesi pek mutluyum, pek huzurluyum sormayın gitsin. Sabah işyerine girip akşam mesai bitimi zar zor çıkabilmiş olabilirim, sürekli bi kalabalık sürekli bi kalabalık tepemde yığılmış olabilir ama kahve yudumlayabiliyorum artık mesela. Sonra inanmazsınız belki ama yanında sigara da içebiliyorum. Düz yolda giderken tepeme çıkan bir ateşte yok, dünya ne güzel. haaayyy hay lay lay lay hay hay laaayyyyy (böyle mi sevinilir lan, unutmuşum.:).

2011 yılını çok sevdim sonra. % 50 si birden oluşuyor mesela. Bu bile sevmem için yeter. (1) ne asil bir rakam. Ha belki 2011 yılı kova burçları için çok iyi bir yıl olacakmış söylentisinin verdiği gazdır birlere duydugum sempatinini sebebi, kim bilir. Bir saniye;

.kim inanır?
.kadir inanır

demek istedim birden, lütfen gelmeyin üstüme gevrekliğim 2011' den. Buyrun efendim coşkuma eşlik eden şarkım; sezen aksu kibir...

(halimi hatırımı merak eden, iyi dileklerini esirgemeyen dostlara teşekkürler)


gereksiz adam

2 Ocak 2011

AHA 2011

Kıçını yataktan kaldırıp yeni yılı coşkuyla karşılayamayacak kadar hasta başladım yeni yıla. Ne kırmızı don giyebildim ne de ondan geriye sayıp şampanya patlatabildim. Nasıl başladıysa öyle gitmez, antibiyotiklerimi düzenli olarak kullanıyorum, geçecek inşallah.

ha hasta olmasam şampanya patlatıp, ondan geriye sayacak mıydım?
yooo, maksat muhabbet olsun...

Bu arada çeşitli nedenlerle uzun zamandır ziyaret edemediğim, varlığımı hissettiremediğim blog sahibi arkadaşlara iyi yıllar diliyorum. Huzur olsun yeter be...


gereksiz adam